Mehmet Demirkol: "Fatih Terim, 'Benim sayemde şöhret oldun' dese haklıdır"

Mehmet Demirkol, Fatih Terim'in kariyerindeki gelişimindeki önemli etkisini ve kendisin hakkında bilinmeyenleri GOAL Türkiye'ye anlattı.

Mehmet Demirkol: "Fatih Terim, 'Benim sayemde şöhret oldun' dese haklıdır"

Popüler spor yorumcularını, onlar sadece ekrandayken görürsünüz. Fakat bu işin bir de mutfak kısmının olduğu bir gerçek.

Programlara nasıl hazırlandıkları, nereleri taradıkları oldukça mühim.

Ana akım medyadan dijital medyaya geçiş yapan ve Socrates YouTube kanalında yorumlarına devam eden Mehmet Demirkol ile hem bu işin mutfak kısımını, hem kendisinin yaşam tarzını hem de onun hakkında pek bilinmeyenleri konuştuk.

Özellikle Fatih Terim ile ilgili söyledikleri bir hayli ilgi çekiciydi.

O halde sizi, bu özel söyleşi ile başa bırakalım.

Programlara nasıl hazırlanıyorsunuz? Hazırlanma sürecini anlatabilir misiniz?

"Tabii her programın ruhu farklı. Biliyorsun ki uzun süre sabah programı yapmıştım. O dönemde erkenden kalkıp tüm gazeteleri satır satır tarıyordum.

"Eskiden iyi gazeteler çıkıyordu. İş ucuzladığı için şimdi pek bir şey kalmadı. Yine yapan arkadaşlarımız var tabii ama onlar da biliyorlar problemleri. O yüzden bu söylediğimi yanlış anlamayacaklardır.

"Tabii ne olursa olsun tüm gazeteleri okuyordum sabahları. Şimdi o biraz azaldı. Bazı gazeteleri okuyorum.

"Yeni yaptığım programlarda artık özel bir hazırlık değil de hafta boyunca zaten malzemeler birikiyor. Telefona sürekli notlarımı alıyorum. Artık yer de kalmadı. Her maçtan not alıyorum. İnsan maçları da unutuyor artık.

"Sürekli not alıyorum ve WhatsApp grubunda editör arkadaşlarla sürekli yazışıyorum. Bu şekilde zaten bütün hafta boyunca program oluşuyor.

"Bir de gazetede maç yazıları yazıyorum tabii. Artık çok maça gitmiyorum. Eskiden içeride dışarıda giderdim. Bir maça gittiğin zaman beş maçı kaçırıyorsun. Aynı günde aynı saatlerde maçlar oluyor, onları da takip etmemiz lazım. Dolayısıyla televizyondan seyretmek ve şezlong yazarı olmak biraz daha zorunluluk haline geldi.

"Yani bir hafta boyunca doğal bir hazırlık süreci oluyor.

"Talk Show’a benzer bir program yapmaya başladık. Onun hazırlığı farklı tabii. Konukları çok iyi tanımanız lazım. Karşınızdaki insana, 'Önünüzdeki projeler nedir?' diye soramazsınız. Bu yüzden konuk ile ilgili her detayı önceden çalışmak lazım. Bu da bir haftalık çok ciddi bir çalışma gerektiriyor."

Maçları izlerken düzenli olarak tükettiğiniz yiyecek/içecekler var mı?

"Görev başındayken içki kullanmıyorum (gülüyor). Hakikaten maç esnasında içmem. Çay olur, kahve olur. Son dönemde bitki çaylarını çok kullanıyorum.

"TV karşısında yemek işine girmek bir hayli tehlikeli. O yüzden pek bulaşmıyorum. Tabii arada kuruyemiş yiyorum."

Maç izlemek ve programlara hazırlık süreci dışında yaptığınız sosyal aktiviteler neler?

"Tabii ev merkezli bir hayatım var. Ben sadece futbolu değil tenisi de seviyorum mesela. Onu da seyretmem lazım. Amerikan futbolu seviyorum, onu da izlemem lazım. Voleybol seviyorum onu da seyretmem lazım. Dolayısıyla bunlar çok yer kaplıyor.

"Ama arkadaşlarımla mümkün olduğunca yemeğe gitmeye çalışıyorum. Şehir merkezinden uzaktım şimdi şehir merkezine taşındım. Dolayısıyla sergilere, tiyatroya gitmek daha da kolaylaştı. Onlara da zaman ayırmaya çalışıyorum.

"Arkadaşlarım da zaten bu duruma alıştılar. Bazı günlerde, ‘Bu adam dışarıya çıkmaz’ diyorlar. Keza eşim de aynı şekilde alıştı. Ama onlar da uyum sağlamaya çalışıyorlar.

"Herkes hafta sonları serbesttir. Bizim ise en yoğun olduğumuz zamanlar hafta sonları."

Hayatınızın yüzde kaçı futbol?

"Çok büyük bir kısmı…

"Tabii evli ve iki çocuk babası olunca hayatınızın büyük bir kısmını doğal olarak onlar kaplıyor.

"Bu zehirli bir şey esasında. İnsanın sürekli aynı şeyle ilgilendiğinde kendisini körelttiğini düşününce bir hayli zorluyor. Bu yüzden mümkün olduğunca araya bir şeyler sokmaya çalışıyorum. Seyahat gibi, kitap gibi.

"Bu aralar kafayı batı medeniyetinin doğudan nasıl etkilendiğine taktım. Kendilerine dair nasıl bir yalan tarih yazdıklarına yönelik kitaplar okuyorum.

"Dönem dönem belirli konularla ilgilenip, kendi çapımda o konular hakkında uzmanlaşmaya çalışıyorum. Bu, insanın vizyonunu değiştiriyor. Futbola bakış açısını bile değiştiriyor.

"Yani, ‘Sadece futboldan anlayan, futboldan da anlamaz’ düşüncesiyle farklı alanlara yönelmeye çalışıyorum.

Yani futbol, yaşamın her alanının etkiliyor. Dolayısıyla yüzde kaçı sorusuna, ‘çoğunluğu’ olarak cevap verebilirim."

Kariyerinizin en ikonik anı olan, “Delirdiniz mi lan?!” cümlesini kurduğunuz an olabilir. Başakşehirli futbolcuların, saldırdıkları gazeteciden özür diledikleri görüntüleri izledikten sonra söylemiştiniz. O an neler hissettiniz?

"Bazı şeyleri benim aklım almıyor. Her şeye bir açıklama buluyorsun da bazı şeylere cidden bulamıyorsun. Adama saldırmışsın, sonra garip bir tören havasında neredeyse adamın kendisine özür dilettireceksin… Aklım almıyor gerçekten.

"Mesela Cüneyt Çakır olayında da öyle. Cüneyt Çakır, Türk futbol tarihinin en kariyerli ismi. Bunun tartışması yok. En kariyerli futbolcularımızdan da daha kariyerli.

"Altı büyük turnuvaya üst üste katılım gösterecekti ve şimdi muhtemelen Dünya Kupası’na gidemeyecek. Şimdi sen bu adamı, hiçbir açıklama yapmadan dışarıda bırakabilir misin? Bırakamazsın. Şimdi bu durumda da benim aklım, zihnim duruyor. Kaldırımda motorla gidiliyor ya mesela. Bunun gibi bir şey bu.

"Aklımın ermediği olaylarda böyle patlamalar olabiliyor tabii. Genç arkadaşlar sağ olsun bu tür eski videoları sürekli gösteriyorlar (Gülüyor).

Kariyerinizde en unutamadığınız an hangisiydi?

"Gittiğim turnuvalar kalıyor genelde aklımda. Senegal maçında İlhan Mansız’ın golünü unutmam mümkün değil mesela. Hayatımda, gazeteci olarak tribünde ilk kez yerimden kalkmıştım. Normalde çok ortadan bakarım. Fenerbahçeliyim ama mesela Fenerbahçe-Galatasaray maçlarına çok ortadan bakabiliyorum.

"Çok duygularıyla yaşayan bir taraftardım ama mesleğe geçince bu kendiliğinden gelişti. Bu biraz da meslek hayatında tüm takımlarla zaman geçirmekle de alakalı.

"Mesela Galatasaray ile Beşiktaş ile seyahat ediyorsun, onların acısını paylaşıyorsun."

Şu ana kadarki mesleki başarınızı neye borçlusunuz? Üç madde söyleyebilir misiniz?

"Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Bazı üniversitelerden de “Gel anlat” diye teklifler geliyor ama anlatacak pek bir şey olmadığı için gitmiyorum.

"Ben bu işi Fatih Terim tarzı yapıyorum. Yani metotsuz. Herkese de ‘Kendinize bir metot bulun’ derim. Yani bir marangoz işini nasıl yapıyorsa gazeteci de öyle yapmalı. Disipline olmanız lazım.

"Ama bende durum öyle değil. Evet disiplinli bir adamımdır bir işim varsa bir saat önceden giderim ama belirli bir metodum yok.

"Fakat şunu söyleyebilirim. Analitik düşüncedir bunun sırrı. Neden-sonuç ilişkilerini doğru yere koyabilmek. Olayların neden olduğuna ve nelere yol açabileceğine düşünmek.

"Bu da galiba okuduğum okullarla alakalı."

Çok farklı yerlerden bakabiliyorsunuz olaylara. Bu galiba genel kültür ile alakalı, öyle değil mi?

"Aynı zamanda merakla da alakalı. Bir şeyin bir tane sebebi olamaz. Bir şeyin birçok sebebinin olması gerek. Sorgulamakla, felsefeye merakla alakalı. Ben her şeyi sorgularım ben.

"İnsanların, hayatlarını sadece bir şeye adamasını, bir kişinin, bir partinin peşine düşmelerini hiç anlayamam. Bu kadar fanatizm, hiç anlayabildiğim bir şey değil.

"Mesela Ukrayna-Rusya krizi. Nasıl olur da, ‘Ben Putinciyim’ diyebilirsin? Tamam araştırırsın bu adamları buraya iten sebepleri, bundan sonra meselenin nereye gidebileceğini, bunların hepsini tabii ki sorgulamak gerekir. Ama körü körüne bir şeye bağlanmak bana saçma geliyor.

"Hayatımda 16 yaşından sonra hiçbir şeyin peşine körü körüne düşmedim. Sadece takım taraftarlığı vardı. Onun da irrasyonel bir durum olduğunu bilirdim ve maç bittikten sonra orada bırakırdım. Acımı da sevincimi de ertesi güne hiç taşımadım."

Sosyal medyadaki linç kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne söylediğinizden bağımsız, olumsuz tepkiler kaçınılmaz oluyor. Sizce neden bu kadar öfkeli bir topluluk olduk?

"Dünya çok öfkeli. İnsanları en fazla öfkelendiren şey, sosyal medyanın kendisi. Eskiden sosyal medya yokken sabah kalkardın, gazeteye bakardın. Okula giderdin, arkadaşlarınla top oynardın. Bir hoca gelir sana bir dayak atardı belki. Ona öfkelenirdin. O da fazla sürmezdi.

"Ardından eve gelirdin, bir daha top oynamaya çıkardın. Televizyonda bir dizi izlerdin. Sonra da yatar uyurdun. Seni öfkelendirecek çok az olay vardı yani.

"Ama günümüzde öyle değil. Şu anda sokakta rastlayamayacağın bir dolu psikopatla bütün gün iç içe olmak zorundasın. Mesela ben, ruh halini pek iyi görmediğim arkadaşlarıma, Twitter’ı bir süre kullanmamalarını öneriyorum. Çünkü insanları etkiliyor.

"Bu yaşıma geldim ve şunu net olarak söyleyebilirim. Kimse yanlış anlamasın, beni de dahil edebilirsiniz bunun içine. İnsanlığın ürettiği fikirlerin binde dokuz yüz doksan dokuzu’u zırvadır. Çok değersizdir.

"Bütün insanların fikrini beyan etme hakkına çok saygı duyuyorum. Ama fikirlerine hiç saygı duymuyorum. Çünkü deli saçması şeyler söylüyorlar. Dolayısıyla insanlar buna maruz kalmalı mıdır? Hayır. Beni de dahil edebilirsiniz bunun içine.

"Eskiden Endonezya’da deprem olduğunda bir gün sonra ufacık bir gazete haberiyle öğrenirdin. Şimdi ise anında yayılıyor. İletişim kanallarının bu kadar açık olmasının, insanları öfkelendirdiğini düşünüyorum.

"Bu yüzden sosyal medyayı mümkün olduğunca az kullanmakta fayda var. ‘Bunu başarabiliyor musun?’ diye sorarsan, meslek gereği hayır. Ama bu mesleği bir gün bırakırsam ilk yapacağım iş sosyal medyalarımı kapatmam olacak."

Sonra peki? Mesleği bıraktığınızda neler yapmayı düşünüyorsunuz?

"Aslında hiç düşünmedim. Eşimle yılın belirli bölümünü Türkiye’de belirli bölümünü ise her sene başka bir ülkede geçirmek gibi bir planımız vardı. Ama mevcut kur ile bunu ne kadar yapabiliriz emin değilim. Bu ekonomik durumda pek mümkün görünmüyor.

"Muhtemelen yine yazı yazmaya devam ederim. Gençliğimde çok iş yaptım. Barmenlik de yaptım turizmcilik de yaptım fakat sigortalı olduktan sonra bu zamana kadar sadece yazı yazarak ve konuşarak para kazandım.

"Muhtemelen yine yazarak devam ederim."

Bu sezon en fazla hangi takım taraftarları tarafından ‘linç’ yediniz?

"Ben çok bakmıyorum ama Trabzonsporlular biraz kızdılar bana sanırım. Visca transferi ile ilgili bir şeyler söylemiştim. ‘Elleri çok geniş, çok rahat transfer yapıyorlar’ demiştim ‘Ne demek istiyorsun?’ diye tepki geldi. Bunu demek istiyorum zaten.

"Şampiyonluk yarışındaki rakibinden oyuncu alıyorsun bu kolay değil. Bunu demek istemiştim ama biraz alındılar.

"Hak veriyorum tabii. Türkiye, Dünya Kupası’nı kazandığında Taksim Meydanı’nda ‘Kıskananlar çatlasın’ şarkısıyla kutlanıyordu zafer. Kardeşim, kim kıskanacak? Dünya üçüncüsü olmuşsun, oyuncular podyuma çıkıyor, kıskananlar çatlasın şarkısıyla kutluyoruz. Kardeşim, deli misiniz?

"Dolayısıyla başarıya giderken de başarısızken de karşıda gerçek ya da sahte, bir düşmanın olması keyif veriyor. Yapacak bir şey yok.

"Başlarda bu tür tepkilere çok üzülüyordum ama sonra alıştım.

"Quaresma’nın İnönü’ye geldiği an, 30 bin taraftar bunu kutlamak yerine benin anneme küfür etti. Sebebi ise bir yalandan ibaret. O dönemde Beşiktaş yönetimi, ‘Mehmet Demirkol; Beşiktaş, Quaresma’nın ancak formasını getirtebilir’ diye sahte bir haber çıkardı. 30 bin kişi ölmüş anneme küfür etti.

"O gün bırakmayı dahi düşündüm. Kendi kendime, ‘Bu yapılacak bir iş değil’ dedim. Fakat sonra bir daha düşündüm, Süleyman Seba’ya da küfür etmişlerdi.

"Dolayısıyla, taraftarlık böyle bir şeydir. Bununla yaşamayı öğreneceksin.

Hakem konuşmak oyunu geliştiren değil geriye götüren bir iş. Siz de diğer programlara göre daha az da olsa hakem konuşuyorsunuz. Bu tiraj kaygısından mı kaynaklanıyor yoksa bu bulutun içine insan istemeden de olsa giriyor mu?

"Hakemlik işi çok iyi bir ‘business’. Türk sporunda televizyonlarda en üst seviyede en uzun süre kalan iki insan var biri Ahmet Çakar diğeri de Erman Toroğlu. Böyle bir talep var bu adamlar da bunun karşılığını veriyorlar.

"Bu iş aynı zamanda bir dedikodu. Türk insanı bayılır dedikoduya. İşin içinde bu da var. Türkiye’de bir de çok satan bir durum var. Herkes en güçlü ve en mağdur. Çok arabesk ve mantıksız bir durum ama bu tavır, bizde çok satıyor. Çok da tutuyor.

"Hakemlik de bu alanda çok kullanışlı bir şey. Çok arabeskiz, çok kederliyiz. Hakem konusunda sürekli, 'Bizim hakkımızı yedi' gibi bir kılıf buluyoruz. Okulda da vardır bu, ‘Hoca bana taktı’ denilir. Onun gibi. Kimse ‘Ben çalışmadım’ demez. Bu da öyle bir şey.

"Ayrıca hakemler konuşamıyor. Bu yüzden de çok kolay hedef alınabiliyorlar. Medyada çok yüksek seviyede bir teknik direktör hakkında konuştuğun zaman o sana cevap verebilir. Hatta seni işten bile kovdurabilir ki bu çok sık olan bir şeydir.

"Hakemin yapabileceği ise hiçbir şey yok.

"Tabii medya da bunu kullanıyor. Özellikle sosyal medyada iş yapan arkadaşlarımız, kendilerini taraftarlara beğendirmek için kullanıyor. Burada bir ekmek var tabii.

"Bir de, oyunun kendisinde çok fazla bir gelişme yok. Bu da bir sebep."

Sizin gibi göz önünde olan diğer yorumcuların ne dediklerine bakar mısınız?

"Artık çok seyretmiyorum. Çok var çünkü. Ama tabii takip ettiğim isimler var. Mesela Emre’yi (Özcan), Erman’ı (Yaşar) takip ediyorum. Onların programı güzel oluyor. Kaan’ı (Kural) takip ediyorum. Feyyaz hoca (Uçar) bazen ilginç şeyler söylüyor, maçların devre arasında onu izliyorum. Ama televizyonu çok fazla izlemiyorum."

Spor medyasına yeni giren gençlere ‘mutlaka yapın’ ve ‘sakın yapmayın’ dediğiniz bir şey var mı?

"Çok zor şu anda. Çünkü bu işe girenlerin, bir taraf seçip taraftarlara kendilerini beğendirmesi gerekiyor.

"Ayrıca ben girdiğimde de parası iyi değildi. Şimdi de değil. Metin yazarıydım, beşte biri ücret karşılığında medyaya geçtim. O dönemde çok umursamıyordum ama iyi oldukça daha fazla kazanıyorsun. Yine de şu anda halkla ilişkiler işinde kalsaydım daha fazla kazanırdım.

"İnşaat mühendisi veya bankacı olduğunda, en kötüsü bile olsan illa ki para kazanırsın çünkü geniş bir alan. Burası çok dar olduğu için benim tavsiyem, gençlerin bu işe girmemeleri.

"Şunu da önerebilirim, insanlar ilişki kurduğu futbol adamına aşık olmaya çok yatkındır. Bir hoca ile masaya oturursun yemek yersin, ona bağlanırsın. Aman… Bizim işin yüzde 90’ı mesafeyi ayarlamaktır. Ne çok uzak olacaksın ne çok yakın olacaksın. Hiç kimse seninle ilgili, ‘O benim arkadaşımdır’ diyemeyecek.

"Futbolculardan, teknik direktörlerden hiç kimse benim için, ‘Bu adam benim iyi arkadaşımdır’ dememişir. Diyemez de.

"Ama şunu bilirim ki Mustafa Denizli ile aram iyidir. Çünkü ben şunu bilirim, ona en ağır eleştirileri yaptığımda buna kırılmaz. Bunu hiç hissettirmez. Oturup yemek yerken de bunu hiç açmaz.

"Ama mesela Fatih Terim ile bu ilişkiyi kuramazsın. Fatih hoca benim en çok oturduğum insandır, onu da söyleyeyim. Ama bozulur. Fatih hoca, dert eder bunları. O yüzden o mesafeyi ayarlamak gerekir."

Euro 2016’da basın toplantısında Fatih Terim ile aranızda tartışma yaşanmıştı hatta

"Evet, çok olur öyle tartışmalar. Hoca hakikaten bu işin bir numarası. Kendi adıma da söylüyorum, Fatih hoca ile alakalı yaptığım yorumlar, yazdığım yazılar benim için çok önemliydi ve bana çok şey kattı.

"Fatih hoca çıkıp, ‘Bu adam benim sayemde şöhret oldu’ dese çok haksız değildir yani. Dolayısı ile benim için çok değerlidir.

"Ama o da, benim kimsenin adamı olmadığımı, kimse için bir şey yapmayacağımı bilir. Dolayısı ile hoca hiçbir zaman bana karşı çizgiyi aşmamıştır. Başkalarına karşı aştığı oldu. Biliyorsundur davaları. Onların sebebi eskiye dayanır. Çok yakın olduğun zaman, adam da o hakkı sende görüyor.

"Dolayısı ile o beni bilir, ben onu bilirim. Sorun yaşamayız.

Son dönemde izlediğiniz ve beğendiğiniz diziler veya filmler var mı?

"Var tabii, seyrediyorum çoğunu. Çok fazla üretim olduğu için bir kalite düşüşü de var. Çok fazla talepkârız biz. ‘Netflix’te bir şey yok mu kardeşim?’ diyoruz mesela. Kolay değil onları çekmek.

"Çok yeni sayılmaz tabii ama en son, ‘Bir Başkadır’ dizisini çok beğendim. Çekimiyle, senaryosuyla çok başarılı buldum.

"Şimdilerde, ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’na alışmaya çalışıyorum. Dönem de çok meraklı olduğum bir dönem. Başlarda ‘Olmamış mı acaba?’ diye sordum kendime ama bir şans daha vereceğim.

"Yabancı olarak eski dizilere daha çok bakıyorum.

Son dönemde spor camiası dışından ünlü isimleri konuk alıyorsunuz. Bu fikir sizden mi çıktı yoksa size bir proje olarak mı sunuldu?

"Bunu ben daha önce de yaptım. Irmak Kazuk’la yapmıştık. Başka konularla ilgili sohbet etmeyi seviyorum.

"Bir de çok uzun süre televizyonda olunca sonradan anladığım, ünlüler dünyasında meğerse bayağı takipçim varmış. Özel sohbetlerde çok güldüğüm inanlar olduğunu fark ettim. Böyle olunca bu camiadan enteresan insanlarla konuşmak istedim. Şu ana kadar fena da gitmiyor."

Kaynak: Goal Türkiye

Güncelleme Tarihi: 16 Nisan 2022, 12:20
YORUM EKLE